Sokak lambası denilince aklımıza bir direk üzerine konan ve içinde bir ışık kaynağı bulunan, geceleri veya kötü havalarda yanarak yolları aydınlatan aydınlatma araçları geliyor. Genellikle elektrik ve telefon direklerinin üstüne konulurdu ama kendine has bir direk üzerinde de görülebilirdi. Tarihte ilk önce Endülüs Emevilerinin İspanya’nın Kutuba şehrinde sokaklara her 100 metrede bir gaz lambası konarak kullandığı biliniyor.
Teknoloji geliştikçe yolların aydınlatma aracı olarak kullanılan sokak lambaları tarihe karışıyor. Temiz enerji ve düşük emisyon gibi özellikleriyle her geçen gün yaygınlaşan LED aydınlatmalı lambalar bildiğimiz sokak lambalarının yerine geçiyor. Söz konusu LED’li aydınlatma otoyollarda, otoparklarda, şehir parklarında ve spor tesisi gibi alanlarda rahatlıkla kullanılıyor. Maliyetleri çok düşürdüğü için de bütün belediyelerce tercih ediliyorlar.
Ama klasik bir sokak lambasının görüntüsü kimi etkilememiştir ki? Özellikle geceleri, kar yağarken görünen sarı ışık ve çevreye verdiği ıssızlık duygusu bir çok sanatçıya ilham kaynağı olmuştur. Resimleri yapılmış, kimsesiz sokak lambasının altında başlayan hikayeler yazılmıştır. Ünlü müzikal filmlerin çoğunda sokak lambalarının altında geçen muhteşem dans sahneleri vardır. Ama zaman değişiyor. Çoğu kimsenin altından geçerken bile fark etmediği klasik sokak lambaları onları tamamlayan şekilli direkleriyle birlikte geçmişte kalacak güzel bir hatıraya, bir nostaljiye dönüşeceğe benziyor.